31 Temmuz 2014 Perşembe

Bir Kadeh Şarap, Biraz Fransız Peyniri

Milletin akın akın eğlendiği gecelerde, ben buz gibi havanın etkisi ile üşütmüş yatıyorken kafamda yalnızlık ışıkları çınlıyordu. Birilerinin zorlaması ile odadan çıktım, kendi yurdumun iki üç blok uzağındaki diğer yurda oturmaya gittim. Kalabalık grup, değişik kostümler, birbirlerinin makyajını yapan insanlar, sohbetler, sigara ve bol bol alkol elbette. Kahretsin ki ilaç etkisinde olunca içki neyin hak getire..


İçemeyince de, mal mal etrafı kesmeye başladım. Menstürasyon hali de durumun üzerine eklenince hormonlarım ve beynim el ele verip etraftaki cıbırları 10 üzerinden puanlamaya başladılar haliyle.

 "Uuu şu poposu güzel olan, nereli acaba la, poposu hatrına 10 üzerinden 7" 

 "Oyşşş o nasıl omuzdur öyle yarabbiiiim, Slovak, 2. Blokta kalıyor, beni de kesiyodu geçen buna yürüyeyim bir ara ben, 8,8"

 "Esmer sevmiyom normalde ama, bunla olur, İtalyan sanırsam 6"

Aniden karşıma çıkan sıkılgan gözlerimi izleyen bir çift mavi gözle karşılaştım, alkol almıyor musun diye sordu, ilaç kullandığımı söyledim, ah çok üzgünüm, ama partiye geliyorsun değil mi, ona an itibariyle öldüğümü ve halim olmadığını söyledim. Bana mutlaka ulaşacağını söyledi. Ben de odama döndüm.


Daha sonrası facebooktan ekleme, geç saatlere kadar muhabbet, ara sıra bira eşliğinde internet geyikleri ile sürdü geçti. Tabii ki içinde bulunduğum durumun sürdürebilirliği olmadığının farkında olmakla birlikte kendimi akışına bırakmam da fazla sürmemişti. Bir akşam üzeri merdivenlerde başlayan sohbetin önce serinleyen hava ve daha sonra da yarım kalan şarabı bitirme bahanesi ile odaya taşınması çok uzun sürmemişti.

Peynirli, şaraplı, hoş sohbetli devam eden bir kasım akşamıydı. Birbirine arkadaş gözü ile bakmaya pek de niyetli olmayan bir kadın ve bir erkek bir odadayken her şey kendiliğinden gelişebilir, nitekim gelişti de. 



Sade bir öpücükle başlayarak gitgide hızlandı. Ateş kendiliğinden yükselmişti. Önüne geçebilir durumda değildik, nefes almak dudaklardan uzaklaştıkça daha zordu, içinde olduğum durum rüya değildi. Gözleri açık tutmak zorlaşıyordu. İniltiler kısık kısık yankılanıyordu. Öpüşmeler, iki bedenin birbirini tanıma çabası, farklı bir beden üzerinde gezinen eller ve parmaklar. Yer yer sertleşen yumuşak dokunuşlar.. Alışılmadık ve yeni olanın heyecanı işi daha karmaşık hale getirmişti. Şikayetim yoktu, bu karmaşayı seviyordum. Ama gel gör ki, devamı istenen gibi sürmedi ne yazık ki!?

Evet zatı muhterem, alkol kurbanı oldu! Bakınız alkolün zararları! Burdan açık açık yazmak istemiyorum. Mevcut durum sürdürülebilirliğini o anda hem fiziksel hem geleceğe yönelik açıdan çok sert bir şekilde yitirdi. 


Devamında denk geldiğimiz zamanlarda ise sadece ufak laf çarpıtmalarla, sadece "tanıdığım biri" seviyesinde devam etti.

Burdan çıkaracağımız dersler; 


1) Alkolün bokunu çıkarmayın sevgili beyler

Öncelikle alkol kullanan bir bireyim ben de. Ama bokunu çıkarmanın alemi yok, efendi gibi bir yerde bırakınız. Sınırını biliniz, zararı yararından fazla nitekim.

2) Bazen biri ile fiziksel fışırdama aranızda durumun neliğine yönelik ciddi bir yansımaya ve görülebilirliği arttırmaya yardımcı olabilir. (Hatta durumun direk kendisini de ortaya koyuyor olabilir)

Bu konu hakkında daha detaylı yazacağım. Ancak fiziksel yaklaşımların sonucu her iki tarafı da etkiliyor. Yani neden kötü bir gece geçirdiğin, hiç çekim alamadığın ya da işlerin bozulduğu biri ile ilişki düşünmek ya da tekrar denemek? Oh, no! 

3) Bir kere kaybedilen çekimin yeniden inşası zordur.

Aslında buna yıkım yasası diyorum ben, bu durum bir kere burnuna kötü gelen yemeği istememen kadar normal. Bir kere kötü gelmiştir, bir daha da denemek istemezsin bu kadar basit.